Yazımın başlığından ne demek istediğimi anlamışsınızdır.
Son yıllarda özellikle her yaz aynı korkuyu yaşıyoruz.
Ya çok yağış olup sel olacak ya da cigerlerimiz ormanlarımız yanacak!
İklimlerin değişmesi mi deyin, küresel ısınma adına ne derseniz deyin sonuçta insanoğlu bir afetle karşı karşıya kalıyor.
Suyun karşısında binaların çöktüğünü, köprülerin uçtuğunu, yolların yıkıldığını görüyoruz. Ateşle birlikte de koca koca ağaçların bir kaç saat içinde küle döndüğünü izliyoruz.
Ne kadar acı bir durum. Her ne kadar önlem alınsada büyük kayıplar verince afet deyip geçiştiriyoruz.
Büyük dersler alıyoruz ama sınıfı asan öğrenci gibiyiz zayıf dersi bütünlemede veririz deyip geçiştiriyoruz.
Ondan sonra her yıl farklı noktalarda yine aynı manzara.
Bu anlamda ortak akıl ile daha fazla önlemlerin alınması için istişaler yapılabilir. Bu çalışmaları afetler gelmeden önce hayata geçirilebilir. Rabbim vermesin ama belki afet yine olacaktır ama boyutu en düşüğe indirilebilir.
Geçtiğimiz sene Kastamonu Bozkurt'ta yaşanan sel felaketide geliyorum diyormuş aslında dere yatağındaki çarpık yapılaşmadan bu görünüyordu. Bugün İnegölde de yaşananlar aynı manzara dere yatağının çevresinde meydana geldi.
Geçtiğimiz sene Kastamonu Bozkurt'ta yaşanan sel felaketi sonrası yaşanan süreci gören biri olarak şunu söylemek istiyorum ki devletimiz ve milletimiz o kadar büyükki destekler, yardımlar, afet bölgesindeki çalışmalar gurur vericiydi.
Kısa süre içinde yaralar da sarıldı.
Dediğim gibi Rabbim ülkemize ve milletimize afetler yaşatmasın ama önlemleri de almakta lütfen geç kalmayalım.